Hz. Mevlana
Bilemezsin
Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı
Hiçbir şey içime sinmedi
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var
Ya da okyanusa su
Düşündüğüm her şey
Doğu’ya baharat götürmek gibiydi
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok
Çünkü Sen zaten bunlara sahipsin
O yüzden Sana bir ayna getirdim
Kendine bak ve beni hatırla
Aynanın Oyunu
– Özdemir Asaf
Bir çocuk doğdu, bendim
Sıraya girdim insanlar içinde
Alay-bayrak büyüdüm
Odalar, sofalar içinde
Bir ayna doğdu, gördüm
Sıraya girdi aynalar içinde
İsime geldi, aldım
Çarşılar, pazarlar içinde
Bunca yıl yüzüne baktım
Kendisini aşmadı
Olanlar içinde
Bir sabah uyandım
Duruyordu karşımda
Düşmancasına
Bir cam
Aldanmış
Kendini ayna sanmış
Otuz Beş Yaş
– Cahit Sıtkı Tarancı
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerede o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Ayna
– Ümit Yaşar Oğuzcan
Bana benzeyen bir gözlerim kaldı
Bir de kederli bakışlarım
Düşüncemin olmadığı
Aynalarda ben varım
Yalan değil değiştiğim, yalan değil
Şimdi her şarkı beni ağlatır
Deli eden insanı zaman değil
Zamanı unutmamak kahırdır
Zamandı avuçlarımdan uçup giden
Hayallerimin olmadığı yerde
Zamandı düşünceme hükmede
İlk sevdiğim şimdi kimbilir nerde?
Önce hatıralarımı götürdü ölüm
Zaman aynasında ölümü gördüm
Ayna
– Ahmet Hamdi Tanpınar
Derin sularında bu ayna her an
Sizden bir parıltı aksettirecek
Kah çıplak bir omuz sessiz düşecek
Eriyen bir kuğu beyazlığından
Bazen bir tebessüm, tutuşmuş mercan
Rüyasıyla sanki bir kızıl çiçek
Kadınlar, ah o yorgun kadınlar karagül suskunluğu
Ve saçlar öyle ümitsiz yüzecek
Olgun akşamların ağırlığından
Nü Suret Dev Aynalarda
– Aziz Kemal Hızıroğlu
Sevgisi burnunda yüz kısa ömürlü gerçek
Erk umar öldürürken hükümler giyinir
Bir gün olsun mavi düşü kuşanamadan
Tenha yürek kalabalık maskelere bürünür
Kırık aynalarda
Bozkır akşamlarında karanfil yüzlü adamlar
Küçük çocuklarına düşlerden ağabey bulur
Kadınlar, ah o yorgun kadınlar karagül suskunluğu
Kullanılmamış mendillere tuzdan yarın eğirir
Zamansız aynalarda
Çığlıklar yollara çiçek düşürürken
Sevinçli türküler ağıtlarda mekân düşünür
Geceleri müzelerde konaklayan yaralı sevda
Sabah oldu mu çocuk cesaretiyle süslenir
Yasak aynalarda
Denizkuşları yüklenmiş yurtsuz bir şair
Kayan yıldız boşluğuna kanat sesleri taşır
Ölüm molalarında biraz ölür biraz doğar
Geciken güzelliğe çağrı sözcüğü bırakır
Aşk aynasında
Ben de kalmış kadim
Ve örtülü biri yüzünden
Çıplak insana yer bulunamamıştır
Cımbızlı
– Orhan Veli Kanık
Ne atom bombası
Ne Londra Konferansı
Bir elinde cımbız
Bir elinde ayna
Umurunda mı dünya